Fırat Beyazıt ÇELİK

Tarih: 11.02.2022 11:24

YAZACAK ÇOK KONULAR VAR.!

Facebook Twitter Linked-in

        Doğubayazıt’ı anlatmaklan, yazmaklan yada, Doğubayazıt’ın insanlarını dile getirmekle, yazmaya mürekkep yetmez.

Olsun yinede bu konuda bir kaç kelam edeyim, edeyim etmesine de bazı kendilerini bilmezler Doğubayazıt’lı oldukları halde, Doğubayazıt’ı yazmamızdan rahatsızlık duyarlar.

          NEDEN Mİ?

          Anlatmaya çalışayım, yabancılar iş için, yada görevleri gereği Doğubayazıt’a gider, gelirler. Hiç birisinden duymadım ki, Doğubayazıt ve Doğubayazıt’ın insanlarından olan rahatsızlıklarını dile getirsinler, aksine Doğubayazıt insanının nandar, cana yakın, öz verili olduklarını her seferinde dile getirirler. Bunlardan bir kaç örnek ille sözlerime başlayayım.

                  SATIRBAŞLARI İLE SİZLERE ARZ EDEYİM.

        Geçenlerde İstanbul’da  bir kaç dostum ile bir mekanda kahvaltıya oturduk.  Ne var ki, oturduğum dostlarımın hiç biri Doğubayazıt’lı değildi. Sohbet ediyorduk, söz döndü dolaştı Doğubayazıt’a geldi. Mekan sahibi yanımıza gelip, afiyet olsun, hal-hatırdan sonra, Doğubayazıt’lımısınız? Deyiverdi.

Arkadaşımın biri beni göstererek, Doğubayazıt’lı olan budur. Adamcağız izin isteyip yanımıza oturdu, kahve söyledi. Başladı anlatmaya ama, ben bir kaç kelamını içinden seçerek sizlere aktarayım:

         “Ben işim icabı Doğubayazıt’a çok gittim,geldim. O kadar cana yakın insanları var ki, anlatmaklan bitiremem. Sofralarındaki ekmeği insanlan paylaşan, sıcak sevgilerini hiç esirgemeyen, muhteşem bir yapıya sahiptirler. Yabancı olduğum her hali ile belliydi, her konuda yardımcı olmaya çalıştılar. San ki, kendi memleketimdeymişim gibi bir ortam içinde oldum. Sağ olsunlar, var olsunlar. Bu samimiyetlerini hiç ama hiç bir zaman unutmuyacağım.Her zaman anlatıyorum, anlatmaya da devam edeceğim.”

                Tabi ki, ben oldukça gururlandım, tepemde olmayan şapkam havaya kalkmadı, ama saçlarım diken, diken olup, gururluk tabloma eşlik ettiler.

               KAYMAKAM İRFAN KENANOĞLU

            Dahası var. Çoğunuz bilir. Doğubayazıt’ta eskiden Kaymakamlık yapan İrfan Kenanoğlu vardı, yanılmıyorsam en son konuştuğumuzda Ankara’da Vali yardımcılığını yapıyordu. İrfan Kenanoğlu’nun kardeşi işi nedeni ile Doğubayazıt’a gelir. Bir otobüs firmasına gider, ertesi gün yolculuk yapmak için yer ayırtır, firma yetkilisine adını soyadını söylerken, firma yetkilisi başını kaldırıp, İrfan beyin kardeşine, eskiden bizim burada bir kaymakam görev yaptı, onun soyadı da Kenanoğlu’ydu, bir akrabalığınız varmıdır acaba? Deyince, İrfan beyin kardeşi çekinerek, “neden çokmu başarısız bir kaymakamdı?” diye cevap verir. Firma yetkilisi

haşşşşa, aksine çok babacan, çok başarılı, bu memlekete en büyük iyliği olan ve hala kalbimizde taht kurup unutulmayan bir kişidir İrfan Kenanoğlu. Kardeşi gururlanarak, ben onun kardeşiyim, der, sağ olsun firma yetkilisi İrfan beyin kardeşinin rahat etmesi için bütün çabalarını sarf edip, otel,yemek işlerine varıncaya kadar kendisine yardımcı olur, Doğubayazıt’ı gezdirirken, tüm esnafa “Kaymakam İrfan Kenanoğlu’nun kardeşi” diye tanıtır ve her kes ilgi alakasını eksik etmez. İrfan Kenanoğlu’nun kardeşi telefona sarılıp, İrfan beyi arar ve kendisine anatır. Sağ olsun İrfan bey o zaman Konya Meram’da kaymakamlık yapıyordu, o  da hemen beni aradı çok gururlu ve mutluydu, bu mutluluğunu benim ile paylaştı ben de o zaman yazıya döktüm ve dile getirdim, bir daha anlatmaktan keyif aldım.

                                                      METİN ÖZTÜRK

         Metin Öztürk iyi ahlaklı, iyi bir aile terbiyesi almış, merhum babası Abdülhamit beyin oğlu, saygıdan, sevgiden kusur etmeyen, faydalı fikirlere sahip, iyi bir aile babasıdır. Ve çokta iyi bir dostumdur. Arada bir görüşürüz, konumuz hep Doğubayazıt üzerinde olunca, çekinmeden, sakınmadan hep söylediği güzel bir söz var. “ben Doğubayazıt’lı olmaktan gurur duyuyorum, Doğubayazıt’lının kötüsü olmaz ama varsada, Doğubayazıt’lının en kötüsü bile başımın tacıdır.”

              Metin Öztürk nandardır, yaptığı iyilikleri gizli tutar, aile bireyleri kalabalık olduklarından, hiç kimseyi darda bırakmaz, her kesin derdine koşar ve derman olur. Metin Öztürk her ne kadar anlatmasada, anlatanlar çok olur, ben yazınca da, bana çıkışır, keşke yazmasaydın, ne yapayım yazmak içimden geliyor, kusura kalma dostum, derim ve başka bir konuya parmak basarım.

Metin Öztürk Doğubayazıt’ı hiç ihmal etmez, her fırsatında Doğubayazıt’a varır, eş,dost akraba ziyaretlerinde bulunur ve sağ olsun bizim gazeteyide ziyaret etmeden geçmiyor.

                                       MUSA TURAN

          Musa Turan (Heci Cihangir’in oğlu) Musa abi ile de görüşür, fikir alış-verişinde bulunuruz. Musa Turan fazla konuşmasını sevmez, hep dinler, aykırı gördüğü bir laf varsa araya girer ve faydalı fikirini beyan eder.

         Musa Turan’da tam bir Doğubayazıt sevdalısı, diyebilirim. Ne Doğubayazıt’a, nede Doğubayazıt’lılara toz kondurmaz, her zaman haktan ve haklıdan yanadır.

       Bir keresinde onun mekanında oturuyordum, biz bir-iki Doğubayazıt’lı beraber ticaret yapmıştılar, Musa abiye aralarındaki geçimsizliği anlattım, her zaman o güler yüzü ile bana, “sen ne kadar Doğubayazıt’lılarlan ticaret yaptın?” deyince ben de, ben hiç bir zaman ticaret yapmadık ki, Doğubayazıt’lılarlan da ticaret yapayım, “ o zaman bilip, bilneden insanları yargılama” dedi ve hakta verdim.

          Musa Turan tanıdığımdan beri, üniversite de okuyan ihtiyaç sahibi gençlerimize burs verir, bu  burslar oldukça fazla olmaya başlayınca, kardeşleri Hüseyin Turan, Hasan Turan ve Metin Turan yardımına koştular ve bu burs olayına onlarda el atınca Musa abinin yükü biraz hafiflendi. BAY-DER kurulduktan sonra da, Musa Turan bu sefer dernek bünyesinde burs vermeye başladı. Bende sürekli bunu gündeme getirince bir kaç hayırsever daha bu burs

olayına el attı, her konuştuğumuzda Musa Turan gururlan söz eder, bizim gençlerimiz okuyorlar, onların okumaları için de elimizde ne gelirse yapacağız, abartmıyacağız, hiç kimsenin gururunu kırmadan yardım elimizi uzatmak zorundayız ki, sağ olsun öylede yapıyor.

       Bu arada sevgili Musa Turan abim, bir kaza geçirmiş, neyse ki, çok şükür ucuz atlatmış ve durumu iyidir, büyük geçmiş olsun.

                                              DOĞUKAN CANBAZ

        Doğukan Canbaz sevgili dostum Hızır Canbaz’ın oğlu. Rize’nin tanınmış simalarındalar, fakat Doğukan doğma-büyüme İstanbul’da yaşamış, ama ne var ki, o kadar güzel bir aile terbiyesi görmüş, ne yalan söylüyeyim Anadolu insanının bir çoğuna taş çıkartıyor.

        Hızır Canbaz’ın yetiştirdiği üç fidanından biridir Doğukan, ablası avukatlığı seçerken o babası gibi ticarete atılmış,küçükleri ise hayata tutunmak için okumaya devam ediyor. işini bilir, saygı ve sevgiden kusur etmez, hiç kimsenin hakkı ve hukuku ile işi olmaz. Bazen konuşuruz, bir ara Doğubayazıt üzerine konuştuğumuzda, seni bir ara Doğubayazıt’a götüreyim, bizim oraları görmüş olursun, diyince, “amca Doğubayazıt ve Doğubayazıt’lıları gidip görmeme gerek yok, sen benim için hem Doğubayazıt’sın, hem de Doğubayazı insanın ta kendisisin. Sıcak dostluğun, insancıl olan tarafın bizlere her şeyi anlatıyor, doyurucusun Ağrıdağı’nda doğan bir güneş gibisin.Seni tanıdıktan sonra, tüm Doğubayazıt’lıları tanımış oldum, seni tanıdıktan sonra, Doğubayazıt’ı da yeterince tanıdım.” Dedi ve dedim ki, ya ben seni yanıltmışsam?, yok, yok bunca zamandır seni tanır, biliriz hiç bir yanlışını ne duyduk, nede gördük, bundan sonra da olacağını sanmam, bu konu da rahatım.

               MUSTAFA ÇAMLIBEL VE BAHÇE DEDE SEBO

             Mustafa Çamlıbel namı değer (Paşı) Doğubayazıt çocuğudur, ailesi Doğubayazıt’ın saygın ailelerindendir. Mustafa Çamlıbel bundan bir müddet evvel yurt dışına gitti, tam hatırlamıyorum ama, yıllarca kaldı. Daha sonra iznin kullanmak üzere Doğubayazıt’a gelmiş, aile, eş dost ziyaretlerinde bulunmuş. Daha sonra dedesi Sebo’dan kalma bahçeyi gezmiş, her kes yurt dışında kazandığını başka yerlere götürüp yatırım yaparken, Mustafa Çamlıbel yurt dışına gitmekten vazgeçmiş, ve dedesi Sebo’nun bahçesine al atmış, bahçeyi kendi elleri ile hayata geçirmiş, kendi çocuğu gibi bakmış envayı çeşitli meyve ağaçları dikmiş, hem Doğubayazıt’lıların nefes alacak bir yer yapmış ve hem de turizm cenneti olan Doğubayazıt’a gelecek olan turistlere çok güzel bir mekan haline getirmiş.

                Bahçe Dede Sebo’nun manzarasına diyecek yok, her tarafı tarih ve güzellik ile gözde olan bir  mekan, bir yanında tarihi İshakpaşasarayı, bir yanında o muhteşem dik başlı dağlar-tepeler, ve karşısında heybetli Ağrıdağı. Ben anlatmaya doysmıyorum, gitmek-görmek lazım, desem hiç kimseyi yanıltmam kim bilir belki de çok sayıda teşekkür bile alırım ve hata daha evvel yazdığımda değil yurt içinde ve yurt dışında da arayanlar oldu, sağ olsunlar duyarlı dostlara.

        Bunun için mülki amirlerine bir öneride bulunmuştum, burası tam bir turistik mekan, Gidin görün ve Bahçe Dede Sebo’nun daha da gelişmesi için Mustafa Çamlıbel’e destek verin, diye, gerek Kaymakam, ve gerek se Belediye Başkanı ne denli gidip görüp fikir alışverişinde bulundular onu da bilmem, yakında öğrenir siz okurlarım ile paylaşırım.

GÜLTEN ARAS KORKMAZ, FİLİZ ALADAĞ ÇELİK VE GÜLENAY İZGİEY

            Bazen dostlar ile muabbete dalarken, haklı şikayetlerde almıyoruz değil, kadına şiddet kousuna pak duyarlı değilmişiz. Bizim Gazetenin okurları duyarlı oldukları kadar, candırlar, başımızın tacıdırlar. Onların eleştirileri bizim için birer uyarı niteliğindedir. Biz bu uyarılara kızmayız aksine kendimize not eder, yazıya geçeriz. Gülten Aras Korkmaz fikirleri ve yazıları ile  bizlere katkıda bulunuyor. Filiz Aladağ Çelik yorumları ile bizlere desteklerini esirgemiyor, Gülenay İzgiey ise aile bireylerini bir araya toparlamaya çalışıyor. Bu emeklerinden dolayı bu üç kardeşimizede müteşekkiriz.

                          ARAMIZDA BÖYLE TİPLER DE VAR!

          Biz Doğubayazıt ve Doğubayazıt’lıları sürekli gündeme getirirken, bir ara bir ortamda bulunduk.  Tabi ki, her kes fikrini söyleme hakkına sahiptir, ancak fikrini beyan eden kişi, yada kişiler  Doğubayazıt’lı olunca o zaman konu değişir. Daha  evvel “Doğubayazıt’lı olmak bir ayrıcalıktır” yazımdan dolayı, bulunduğumuz ortamda vatandaşın biri bana dönerek, sen bu Doğubayazıt’tab ne bulmuşsun, bir türlü vazgeçemiyorsun, neymiş Doğubayazıt’lı olmak bir ayrıcalıkmış?, ben hiç bir ayrıcalığını görmedim, eyer Doğubayazıt’lı bir ayrıcalık olsaydı biz neden buralarda sürünüyoruz?, dedi.

            Bende kendisine “ neden Doğubayazıt’lı olmaktan rahatsızmısın, rahatsızsan git kimliğini değiştir, bildiğim  kadarıyla senin ailenin çoğu daha Doğubayazıt’ta, anlamadığım ve merak ettiğim bir durum var, sen buraya yaptığın yatrımın parasını Doğubayazıt’tan kazanmadınmı?, neyse seninle ve senin gibileri ie ne vaktimi harcarım, nede kafamı yorarım, çünkü senin gibiler ile tartıştığımda aklım izine çıkıyor.” Dedim ve yanımızda bulunan dostlar da tepki gösterince, vatandaş birden u dönüşü yaptı, ama iş işten geçti.

                   DOĞUBAYAZIT’TAKİ ELEKTRİK TEPKİSİ

         Ben bu yazıyı yazmaya başladığımda Doğubayazıt yine yaptı yapacağını. İnsanlarımıza illilah ettirilen elektrik faturalarını protesto etmek için elektrik idaresinin önünde toparlanıp, tepkilerini dile getirdiler. Bu günlerce sosyal medyada, yazılı basın ve görsel basında dilden, dile dolaştı. Ve hatta “81 il bir Doğubayazıt kadar olamadı” manşetini atanlar bile oldu. Bu duyarlılıklarından dolayı Doğubayazıt’lıları kutluyorum. Taşkınlık yapmadılar, haklarını aradılar ve sessiz, sedasız dağıldılar.  “ Murat Baydar’ın deyimi ile Sen  Büyüksün Doğubayazıt Karanlıkta olan halkı aydınlığa taşıdın”

                    GEÇMİŞ OLSUN ALİ TANRIVERDİ

        Kadim dostum, Ali Tanrıverdi geçenlerden ani bir rahatsızlık geçirmiş, kesmı felçi çok şükür ucuz atlatmış, sağ olsunlar dostları hemen Van’a kaldırmışlar, yapılan tedavi tezden etkisini göstarmiş, yapılan ani müdahele sonucu tekrar eski sağlığına kavuşmuş. Geçmiş olsun dileklerimizi sunar, acil şifalar diliyoruz.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —