Halk arasında konuşulan memleket meseleleri öyle abartılıyor ki, çoğu konunun çözümsüz gibi göründüğü sanılıyor. Kahvehanelerde, sokakta, sosyal medyada herkes terörsüz Türkiye politikasını konuşuyor; bu muhabbetlerde olayların sadece görünen yüzü tartışılır. Oysa devletin derin yapısı, diplomasinin sessiz koridorları ve perde arkasındaki akıl, aynı konuyu başka biçimde değerlendiriyor.

Devlet Duyguyla Değil, Akılla Yönetilir

Bir örnek verecek olursak terör meselesi, vatandaşın gözünde çok nettir: “50 bin şehidimiz var, bu kadar canımızı alanlarla nasıl barışırız, nasıl masaya oturulur?”

Bu düşünce duygusal olarak son derece haklıdır. Fakat devlet yönetimi yalnızca duygularla değil; akıl, diplomasi ve gelecek planlamasıyla yürütülür.

Dünyanın hiçbir güçlü devleti, barış için gerekirse düşmanıyla masaya oturmaktan çekinmez. Tıpkı ABD’nin Taliban‘la barıştığı gibi. Çünkü asıl amaç savaş değil, geleceği güvence altına almaktır. Diplomasinin özü de budur: Savaş alanında çözülemeyeni, müzakere masasında kazanmak.

Silahla Değil, Akılla Mücadele

Bugün Türkiye’nin terörle mücadelede geldiği noktada, Devlet Bahçeli’nin girişimi ile sadece silahın değil, aklın da kullanıldığı bir döneme girilmiştir. Terör Örgütünün sahadan ve gündemden çekilmesi, Türkiye’nin yalnızca iç barışını değil, dış güvenliğini de ilgilendirmektedir.

Ortadoğu yeniden şekillenirken, İsrail’in bölgesel hamleleri artmakta; Türkiye’nin güneyinde yeni tehdit alanları oluşmaktadır. Devlet aklı, gelecekteki bu riskleri görüp içeride birliği sağlamaya yönelmeiştir.

Diplomasi Sessizlik İster

Elbette bu süreçler halka açıkça anlatılmaz. Çünkü diplomasi sessizlik ister. Devletler bazı planlarını kamuoyunun sıcak gündemine sunmaz; zira erken açıklama başarıyı gölgeleyebilir. Ancak zamanla perde arkasındaki gerçekler ortaya çıktığında, vatandaş “meğer o yüzdenmiş” der ve devletin neden o yolu seçtiğini anlar.

Bugün “ terör örgütü ile neden barışılıyor?” sorusu, aslında “gelecekte hangi tehlikeleri önlemeye çalışıyoruz?” sorusunun kısa hâlidir.

Eğer Türkiye kendi içinde huzuru sağlayamazsa, dış tehditler karşısında güçlü duramaz. Bu yüzden devlet aklı, bazen halkın anlamakta zorlandığı ama uzun vadede milletin faydasına olan adımlar atar.

Hamasetten Akla: Gerçek Milliyetçilik

Ne yazık ki yıllardır halkın duygularını istismar eden bazı küçük partiler, bu derin gerçeği görmek yerine hamaset yaparak terörden siyasi çıkar devşirmeyi tercih ediyor. Halkın milli duygularını kışkırtarak oy toplamaya çalışan bu çevreler, aslında barışı değil, kaosu besliyor.

Yıllardır oylarında ciddi bir artış olmamasına rağmen, başka bir siyaset üretemedikleri için aynı söylemleri tekrarlıyorlar. Onların varlığı, çatışmanın sürmesinden güç alıyor. Halkın acısını siyaset malzemesi hâline getirip, milliyetçilik kisvesi altında kin ve düşmanlık pompalıyorlar.

Oysa gerçek milliyetçilik, halkı ayrıştırmak değil, birleştirmektir Gerçek vatanseverlik, hamasetle değil, akılla yapılır.

Nitekim bizdekine benzer sıkıntının yaşandığı İran’da, İran Cumhurbaşkanı mitinglerinde Kürtçe konuşurken, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un Diyarbakır’da birkaç kelime Kürtçe konuşmasını istismar ederek bundan oy devşirmeye çalışanlar, devlet aklının değil, dar siyasi hesapların peşindedir.

Devlet Aklı Susar, Ama Asla Yanılmaz

Bu nedenle her vatandaşın devlet aklına güvenmesi gerekir. Çünkü tarih göstermiştir ki, Türkiye en zor anlarında hep bu aklın rehberliğiyle ayakta kalmıştır.

Binaenaleyh Devlet, bazen konuşmaz ama düşünür; halk bazen anlamaz ama sonunda görür: Devlet aklı susar, fakat asla yanılmaz.

Mehmet Koç

Doğubayazıt doğumlu. Ankara Maliye Okulu ve İktisat Fakültesi Maliye Bölümü mezunu (SMMM).

Maliye ve Sağlık Bakanlıklarında yöneticilik yaptı.

İki dönem Doğubayazıt Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı olarak görev aldı.

Ağrı’nın ilk ve tek Sürekli Basın Kartı sahibi olup, halen Doğubayazıt Gazetesi Başyazarıdır