Hayatımızda ne de çok gerçekleşmeyen umutlar, yarım yamalak hayaller var.
Rotasını kaybetmiş insanlık yüzünden fırtınalar, tufanlar, yıkımlar hiç eksik olmuyor ki.
Bu yüzden ne güzel bir çocukluğumuz,
Ne de hoyratça bir gençliğimiz oldu.
Acılı bir coğrafyada dünyaya gelince böylesi bir hayat nasip oldu bize.
İşte bundan kaynaklı, yaşadıklarımızdan kaynaklı, içimde birikmiş derin yaralarım var benim.
İnsanın içindeki yaralar kolay kolay kapanmıyor, içimdeki kendi yaralarımdan bilirim bunu.
Bu tat vermeyen yaşamın doğurduğu sürekli mutsuzluklar, yaşanan tüm acılar bir bir içimden çıkıp gitmeden ve bir yereler gömülüp kaybolmadan nasıl kapansın ki derinin yaralar.
Kapanmayınca da yaralar,
Unutulmayınca bütün yaşanan acılar,
Bu kez insan, hayatı hem kendine hem de sevdiklerine zehir ediyor.
Belki çoğunuz, bu tür yazılarımı sevmiyorsunuzdur.
Belki de bu yazdıklarımda kendinizi buluyorsunuz ve bu tür melankolik yazılarımdan hoşlanıyorsunuzdur.
Çünkü insan başkasının gözyaşlarında bazen dertlerini görebiliyor.
Paylaşılan acıları kendi acısı görüp rahatlayabiliyor.
Bazen de paylaşılan acı ve dert bulaşıyor etraftaki herkese.
Ama her şeye rağmen elbette yaşam devam ediyor,
Dünya durmaksızın döndüğünden, akıp gidiyor bir şekilde zaman da,
Ama yüreği dert ve kederle yüklü olanlar için çok zor geçiyor.
Bunca acı ve kederin yanında gittikçe insanlığını kaybetmişlerle bir arada yaşamak ise yaşamı daha da zor kılıyor.
Yaşadıklarımızın bizde bıraktığı acılara bir de kaybedeceğimiz değerlerin korkusu var.
Yani birbirine karışmış dert ve korkulardan ağır bir yük var omzumda.
Bazen de olsa insan olduğunu hala hatırlayanlarla yarım yamalak umutlarımızı birleştirerek nefes alabiliyoruz.
Hayata bu şekilde anlam yüklüyoruz böylece.
Güneş böyle yağdırıyor ışıklarını dünyamıza.
Az da olsa ışıltılı hayallerimiz böyle yeşeriyor.
Bu sayede hala nefes alabiliyoruz. (RECEP KAVUŞ)
NEMRUT KALDERASI'NDA DOĞASEVERLER TARAFINDAN ÇEVRE TEMİZLİĞİ YAPILDI