GAZETECİLİĞİN ZOR YANLARINDAN BİRİ DE HİÇ KİMSEYE YARANAMIYOR OLMAKTIR.

GAZETECİLİĞİN ZOR YANLARINDAN BİRİ DE HİÇ KİMSEYE YARANAMIYOR OLMAKTIR.

ELEŞTİRİYE SIFIR TAHAMMÜL

Şahsen benim, hiçbir zaman birilerine yaranmak gibi bir derdim olmadı.

Ama ne halkın ne de yetkili ve etkililerin, gazetecilerin yaptığı işi beğenmemesi, insanın heyecanını hevesini kırıyor.

Haklı olsak bile işine gelmediği zaman yazdığımız yazıya hemen tepki gösterenler, kendileri ile ilgili olumlu yazdığımızda ise oralı olmuyor.

YÜZ KERE OLUMLU YAZ, BİR KERE OLUMSUZ YAZDIYSAN “VAY SEN MİSİN BUNLARI YAZAN?” DİYEREK TEPKİ GÖSTERİRLER.

Elbette bizler de insanız, yanlışlarımız, eksiklerimiz, yanılmalarımız ve hatalarımız olabilir.

Hatamız ve yanlışımız için eleştirilebiliriz de.

Ancak öyle bir süreçten geçiyoruz ki herkes kendini haklı görüyor.

Anlayacağınız herkesin, kendinden başka kimseyi beğenmediği zor bir dönemden geçiyoruz.

Bu da en gerçekçi yazıları yazarken bile bizi pişman ediyor.

Basından memnun olan kimse yok.

Basın da basınla barışık değil.

Herkes herkesin kuyusunu kazmakla meşgul.

En cesur gazeteciyiz demiyoruz, kendimizi dev aynasında görmüyoruz ve her doğruyu yazdığımızın da iddiasında değiliz.

Haklı, haksız her türlü eleştiriye açığız.

Çünkü eleştiri aslında bir bakıma yol göstermektir.

Kişinin yaptığı yanlıştan geri dönmesi ve bu yanlışı bir daha da tekrarlamaması için bir hatırlatmadır.

Ama suya sabuna dokunmadan da gazetecilik yapılamaz.

Eleştiri yaparken hiç bir zaman yıkıcı davranmadık.

Hep kamusal çıkarları eleştirisel yazılar yazdık.

Elbette yeri geldiğinde iyi işler yapıyorsa takdir etmeli, yanlış varsa eleştirmeliyiz.

Eleştiriye tahammülü olmayan kişiler lütfen hiçbir yerde yetki ve sorumluluk almasın, gitsin evinde otursun.

Eleştiriye sıfır tahammül olanların kendilerine ve bize yapacakları en büyük iyilik de bu olur. (Recep Kavuş)

 



Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor