Tarih: 28.03.2024 10:56

DEPREM DERSLERİ (35)

Facebook Twitter Linked-in

REŞAT

Dünyaca ünlü bir futbolcu uzun zamandır uğramadığı köydeki annesini ziyaretle gider. Yolun patika kısmında yaya olarak ilerlerken, yol kenarında kendisinden 7-8 küçük bir gencin top sektirdiğini görür.

Selamını verir ve geçmeden önce bir pas atmasını ister. Genç bunu red eder. Futbolcu, top oynamanın paslaşarak olduğunu ifade eder.

Genç, ömründe böyle bir şey yapmadığını ve topla sürekli tek başına oynadığını söyler.

Futbolcu, olabilir deyip yinede hem arayı tatlandırmak hemde marifetlerini göstermek için bir pas'tan bir şey olmaz ve istisnalar kaideyi bozmaz hesabıyla yine pas atmasını ister.

Genç bunu daha da katı şekilde red eder.

Futbolcu işin ciddiyetini anlar ve maç dürtüsü devreye girer.

Kendi kendine, şundan topu alıp biraz koşturayım da yaptığının anlamsıızlığını anlasın der.

Gence dönüp, tamam hadi zaman kendi kendine oynamaya devam et deyip, ona doğru yavaş yavaş yaklaşır.

Topu alma hamlesinde bulunur fakat genç hiç oralı olmadan ve topu da kaptırmadan sektirmeye devam eder. Bu futbolcunun dikkatini çeker ve peş peşe alma hamlelerinde bulunur. Bunlar karşı taraf için 2-3 yaşlarında küçük bir çocuğun bir futbolcudan top almaya çalışmasına benzemekten öteye gitmez.

Futbolcunun tüm hırsı bir anda kendisini sarar ve çılgınca almaya çalışır. Çünkü alamaması kendisine yakışmayacak ve moral çöküntüsü yaşayacakti.

Saha, taşlı çukurlu ve otludur. Genç doğuştan beri topla birlikte yatıp kalkmış ve top onun adeta bir parçası haline gelmiştir. Bununla birlikte maç kültürünü de edinmemiştir. Zaten göçten dolayı bir kaç hane kalan köyde maç yapacak kimsede yok. 

Bir işe giderken topu öne fırlata fırlata son sürat bir koşuyla topla beraber gider gelirdi. Çalımları önüne çıkan taş, toprak, çukur, ağaç ne varsa onlardı ve topu onlara çarptırmadan hızlı zikzaklarla yoluna devam ederdi. En sevdiği koşturma günleri ise yüksek rüzgarların olduğu günler idi. Bu şekilde büyümüş ve kas refleksleri muazzam şekilde engellere karşı hızlı hareket kabiliiyeti edinmişti.

Profesyonel futbolcunun hırslı müdahaleleri, onu tam tatmin etmeyen hafif rüzgarlı günleri hatırlatıyordu.

Yorgunluk futbolcuyu pes etme noktasına getirmişti. Sonunda pes etti ve gençten topla olan hayat hikayesini dinledi. 

Gence karşı duymaya başladığı hayranlık, anne ziyaretini ikinci plana itmişti. Gitme isteği gençle zaman geçirme isteğine dönüşmüş fakat vakit geçiyor ve gencin de yapacak işleri vardı. Futbolcu onda bir parçasını bırakarak ayrılıyor gibiydi. İşin teselli kısmı aynı köyde oluşlarıydı.

O genç yoksul bir aileden olup koşullar gereği ne televizyonları var nede şehir yüzü görmüştür. Az sayıdaki köy halkı da aynı derecelerdedirler. Futbolcunun annesi de köye bağlılığından dolayı terk etmeyenlerdendir. Onun da teknoloji ile tuşlu bir cep telefonundan başka arası yoktur.

Futbolcu geri gitmeden önce kafaya taktığı o genci görür ve şehire gelmesi gerektiğini söyleyip bu konuda kendisine yardımcı olacağını da söyler. Gencin adı Reşat'tır.

Reşatın şehir ve maç gibi bilgileri pek olmadığından hayallerinide daha önce hiç kurmadığı bu öneriyi pek fazla kaale almadan olabilir der. Gitmek onun için sadece yeni şeyler görmek demekti. 

Futbolcu onu6 sahalara çıkarma peşindedir fakat, önünde yaklaşan önemli bir maç var ve bu maça hazırlık yapmak zorundadır. Bu maç, neredeyse üçüncü dünya savaşını başlatacak derecede bir biriyle çatışma ve çekişme içinde olan iki ülkenin maçıdır.

Futbolcu Reşatı bırakıp gitmek zorundadır ve gider.

Maç zamanı yaklaşmışıtır. Futbolcu Reşatında maçı izlemesi için muhtardan onu getirme isteğinde bulunur. Muhtar Reşatın ailesiyle görüşüp gereken yardım ve kılavuzluğu üstlenir.

Maç başlamak üzere, Muhtar ile Reşat tribün'nün alt kısımlarında yer almışlardır.

Başlama düdüğü çalar. Reşat, maçtan çok kalabalığı izlemektedir. Bu ilk defa içinde bulunduğu farklı ortam ve farlı atmosfer hem kafasını karıştırıyor hemde yüksek dozda ona heyecan katıyordu.

Onda biriken heyecan neredeyse stadyumda bulunanların toplam heyecanı kadar idi.

Çekişme ve ufak çaplı çatışma6içnde olan bu iki ülkenin maçına bütün dünya pür dikkat kilitlenmiştir. Güçlü, zorba ve haksız olan taraf, maçı 3-0 şeklinde sekseninci dakikayı geride bırakmıştır.

Umutlar sıfırlanmış ve sonuç bir mucize dışında belli olmuştu.

Futbolcu maçı bırakıp teknik direktörün yanına koşar. Kendi yerine tanıdığı başka bir futbolcunun sahaya alınmasını ister. Umutları bitmiş teknik direktör düşünmeden kabul eder. 

Futbolcu tribünlere dönüp avazı çıkıncaya kadar REŞAAAAAAAOOOOOOOO diye bağırır. Muhtar Reşatın kolundan tutup futbolcunun yanına iter. Reşat şalvarlı gömlekli ve yeleklidir. Futbolcu yeleği alıp gömlekli bırakır.

Onu tanıyanlar başlar tezahüratta. 

REŞAT GELDİ HELVA YEDİ NERDE TOPUM VERİN DEDİ.

NALLARI GİYMİŞ SAÇLARI SİLMİŞ ATMAYA GELMİŞ. 

HEY MAŞALLAH ATAR İNŞALLAH 

ASLAN REŞAT ÜÇE BEŞ AT. 

Futbolcu da teknik direktöre dönerek. 

ŞALVARA KANMA GÖMLEĞE YANMA ATMAZ SANMA. 

BU REŞAT'TIR SEN BAŞLAŞTIR O RAKİBE ŞOK YAŞATIR. Der. 

Reşata dönerek, BAK HAVAYA ÇIK SAHAYA AL ŞERBETİ ÇEK KAFAYA der. 

Yeleği futbolcunun elinde ve para cüzdanı da içindedir. Reşat şalvarı ve gömleği ile saha bir insan değil tam anlamıyla bir fırtına olarak atılmıştır. Yeni doğmuş keçi oğlakları gibi havaya zıplamaktadır. En hızlı arabanın engebeli araziden otobana çıkışı gibi bir his ve atmosferin heyecanıyla doluydu.

Ancak bir sorun vardı. Reşatın kale, gol, maç, kuralar ve hakem gibi bilgileri yoktu. Kalabalık karmaşası içinde izlerme esnasında ne edindiyse hepsi o kadardı. Reşat bu şekilde sahadaydı. 

Tezahürat başlar.

HEY HEEEY... PINAR BAŞI BURMA BURMA YÂR YÂR YÂAAR YÂR AMAN

ÇAYIRDA BULDUM SENİ ELLERE VERMEM SENİ SEN GİT UUUZAT ENSENİ ALMAZ BUU ZAT KESENİ. AY LEV YU'DUR DESEN'İ

Yani kafan cüzdanda kalmasın seni bulan adamın sevdiği kişisin.

Tarafı olduğu futbolcular meraktan ona pas verirler. Pas değil ona ondan ayrı parçasını verdiklerini bilmiyorlardı.

Reşat topu kapar fakat onunla ne yapması gerektiğini pek iyi çözememştir. Onu bulup getirten futbolcu bağırarak onu yönlendirir. 

.topu iki direğin arasına atmasını söyler. 

Reşat bunu duyar duymaz kendi kalesine doğru ilerler. Onu engellemeye çalışan kendi taraf futbolcuların çabaları boşa çıkar ve Reşat top ile birlikte kendi kalesine girer. 

Dakika seksen dört. Haksız ve zorba taraf 4-0 öne geçmiştir.

Arkadaşları başına çulanmış bağıran bağırana tepki ve izah yağmuruna tuttular onu. Bu arada ondaki yeteneğide görmüşlerdi.

Bu arada onu getiren futbolcu devreye girer. 

RAKİP TARA FI YO KUŞTUR

AL TOPUNU DURMA KOŞTUR

ÇIK SEVEN LE RİNİ COÇTUR

BAK SEVENLE RİN NE HOŞTUR

Seyirci yine başlar tezahüratta. 

HEY HEEEY... 

HAYDİ REŞAT DURMA DURMA 

GÜNEEŞ ETMEDEN KAVURMA

ÇEK ŞUTUNU DİPTEN VURMA

YÂR YÂR YAAAR YÂR AMAN

ÇAYIRDA BULDUM SENİ 

TAKIMA ALDIM SENİ

ELLERE VERMEM SENİ

SEN GİT UUUZAT ENSENİ 

ALMAZ BUUU ZAT KESENİ

AY LEV YU DUR DESENİ

Reşatın heyecanı ile şaşkınlığı birbirine karışmıştır. Bundan dolayı bir sendeleme yaşar ve malum futbolcu yine devreye girer.

REŞATIM BAK GÖZÜN KARA

BENZEME SAKIN SAKARA

SENİ VERMEM SÖZÜM VARDIR

LAF GETİRME BU KARARA.

Reşat bunun üzerine duygulanıp biraz toparlanma yaşar.

Karşı kaleyi hedef belirlemiştir artık.

Bütün birikimiyle fırladığında karşı taraftan topu alması hiç zor olmuyor.

Kaleye doğru giderken onu engellemeye çalışanlar ağaçların bahar polenleri gibi sağa sola savruluyorlar ve Reşat her seferinde top ile birlikte kaleye girer.

Arkadaşları ona yardım etmek yerine, olası bir kale şaşırması durumunda kendi kalelerin önüne yığılıp siper almışlardı.

Karşı tarafın tek umudu ise dakikaların bir önce geçmeseydi. Fakat tüm çabalara rağmen durum 5-4 olarak öne geçmişti.

Oynamaları boşunaydı. Çünkü Reşat aralarında sıyrılıp geçmeyi bir zorluk olarak değil bir eğlence olarak yaşıyordu.

Karşı tarafın kendi kalelerinde siper aldıklarına dikkati çeken rakip taraf aynı taktiği uyguladı. 

Nasıl olsa öne geçiş olmuştu. Bari fazla fark olmasın hesabı oldu.

Bir taraf kendi kalesinde siper halinde yığınık diğer taraf kendi kalesinde siper halinde yığınık. 

Reşat Topuyla Birlikte Saha Ortasında TEK Başına Kalmıştı. Karşı tarafın kalesi insan siperi ile kapatılmış ve gol atacak bir boşluk yoktu.

Tekrar başa dönüp futbolcunun onu çayırda gördüğü esnadaki gibi kendi kendine topu sektirme oynamaya başlar. 

Ona olan tezahürat her iki taraftar gruplarında mevcut idi tüm stadyum ve dünyanın alkışı onaydı fakat o bunun pek farkında ve umurunda değildi. Topu onun için yeterli bir doyum idi. Diğer şeyler fazlalıktan başka bir şey değillerdi.

Bitiş düdüğü tezahüratlar içinde çaldı.

HEY REŞATIM CAN REŞATIM

BEŞ DAKİKA DA BEŞ GOL ATTIN

ŞAŞKIN RAKİ BE GOL DEĞİL

MAÇ BOYUNCA TOP ARATTIN

BİR MUCİZE DİR yarattın HEEEYY

HEY HEEEYYY

ŞAŞMA AHA Lİ DURUMA

BU SEVİN Cİ HİÇ DURDURMA

ÇALSIN ARTIK DAVUL ZURNA

HERKESE BENDEN BİR DONDURMA

ÖYLE KAL TER'İM KURUMA YAAARR

YÂR YAR YAAAR YAR AMAN

ÇAYIRDA BULDUM SENİ 

ELLERE VERMEM SENİ

SEN GİT UUUZAT ENSENİ

AY LEV YUUU DUR DESENİ

Maçta yenilen taraf olan zorba ülkenin yöneticileri, maçtan hemen sonra derhal tüm müdaaleri geri çekerek barışı tesis etmekle kalmayıp, çatıştığı ülkenin ne kadar sorun ve sıkıntıları varsa hepsinde ayriyeten bir sevgi duygusuyla yardımcı olmayı kararlaştırır.

Not : Bu senaryo'nun filimini yapma isteği, yeteneği ve imkanı olan varsa, telif hakkı dünyamızın barışı adına hibedir. 

Selam ve saygılar.

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —