Sensiz tam iki ay yirmi üç gün oldu baba… Her gün sensizliğe uyanmak, her gün seni yeniden kaybetmek gibi. Gidişinle birlikte hayatın içinden bir şey koptu. Ne kelimeler yeter seni anlatmaya, ne zaman yetiyor seni unutmaya.
Gazetemiz… Senin ellerinle büyüttüğün o emektar ses… Şimdi sensiz ama her sayfasında sen varsın. Her köşesinde senin emeğin, her satırında senin ruhun dolaşıyor. Ama inan, baba, o gazeteyi yaşatmak artık bir mücadele değil sadece; bir yemin, bir vefa, bir ömürlük miras.
Sen gittiğinden beri her sabah kalem elimde titriyor. Ama o kalemi bırakmıyorum, bırakamam. Çünkü sen varsın o kalemin ucunda. Çünkü sen öğrettin bana, yazmak yalnızca kelimeleri değil, yüreği de taşımaktır diye.
Sana anlatacak o kadar çok şey birikti ki… Ama en çok seni özledim. Sadece bir sesini duymak, bir "kızım" deyişini, bir omzuna başımı koymak… Hayatımın en büyük eksikliği oldun sen. Sırdaşım, rehberim, en güçlü yanım…
Biliyorum… Bir yerlerden izliyorsun beni. Her yazımı okuyorsun, her başlığı inceliyorsun. Ve ben, senin kurduğun gazeteyle var oldukça, seni yaşatacağım baba. Adını, emeğini, yüreğini… Unutulmayacaksın. Çünkü ben, senin sesin olmaya devam edeceğim.
Seni çok özlüyorum canım babam… Bu hasret tarif edilemez, bu sevda asla bitmez.
İki ay yirmi üç gün oldu… Ama sen hâlâ kalbimin tam ortasındasın. (Dengi Çelik)