SEVGİYE VE AŞKA DAİR
Sevgi, herhangi bir şeyin/hemen her şeyin, duyusal alımlar vasıtasıyla kalbin pozitif enerji kaynağına dönüşme halleridir. Ufuken ve bilincen ne kadar çok genleşim ve yayılım, o kadar çok şey bilme ile sevebilme imkanı demektir.
Sahiplik kavramının özü sevmekir. Kişi bir şehiri seviyorsa o şehir onundur. Tüm mülkiyetler onun, içindekilerde onun çalışanlarıdır.
Ücret olarak, "tüm ihtiyaçlarınızı görün ve paranın fazlası sizde kalsın işleri geliştirmede kullanın ki şehirim gelişsin" demiştir.
"Karşılık kuralını gözetin ve ben de gelsem bir ekmeği bana bile karşılıksız vermeyin" diye tembih etmiştir. Daha da ötesi "beni sahip olarak görmeyin, elinizdekileri kendizinki olarak görünki itinalı ve tutumlu olabilesiniz. Bu şekilde bende aranızda dikkatleri üzerimde his etmeden şehirimde rahat dolaşma ve gerçeğinizi okuma fırsatı edinmiş olayım." demiştir.
İşin özü, "şehiri size tahsis etmek zorundayım çünkü, içinde tek başıma yaşayacak halim yok. Şehrimde benim için herkes birer rol edinsin ki şehirim canlansın, ki bende içinde kendime göre bir rol edinip rolümü oynamakla mutlu olayım" demiştir.
Gönül mantık ortaklığından ibaret olan bu bakış açısıyla olan bu tür sevginin çapı ne kadar genişlerse, sahiplik çapı da o kadar genişlemiş olur. Tüm dünyaya sahip olmak isteyen, tüm dünyayı sevebilecek kadar ufkunu6 genişletmelidir.
Bahsi geçen sevgisel bakış açısıyla herkes, şehirin ve dünyanın ortak sahipleri olurlar.
Herkes bu hakikat açısıyla birbirini böyle yorumladığında, birbirleri için çalışan bir bütünün parçaları olduklarını görecekler.
Birbirini tanıyıp sayacak ve bu sayış, yanlışa girme engeli olan utanma duygusunu var eder.
Bir nefesi sevebilmenim yolu, onsuz kalmakla değerini yaşayarak öğrenmek ve onun değerine dair edinilen farkındalığı hatırda tutmaktan geçer.
Boğucu ortam gerçeği, düşünmeye zahmet bırakmadan nefesin değerini beyine monteler. Hayat okulu'nun bazen yapay okulu sollaması, kendi gerçeklerini yaşatarak öğretmesindendir.
Aşk, aş, aşmak, aşkın, aşırı, aşım kelimeleriyle bağdaşık ve türeşik olduğu aşikar.
Aşk, her şeyde ölçü aşımı anlamında olsada, genel olarak karşı cinsler arasındaki sevginin aşırı yüksek dozlusu anlamında kullanılır olmuştur. Bunun sebebi, odaklanıştan sonraki kültürel düzensel ve inançsal kavuşma engelleri idi.
Kuralsal mesafeler eşittir birikim, ağırlık, çokluk, aşırılık ve aşk.
İyi miydi kötü müydü? Bunun cevabı zıtında, yani aşırı serbestlik te.
Nefret ve kıskanış gibi negatif duyguların da6 aşk anlamındaki aşırı dozları vardır. Onlar da birikimle kine/aşka dönüşürler.
Her türlü aşk, kararları beyinden çok kalbe bağlar.
Arabanın hız oranı arttıkça, şöförün dikkat ihtiyacıda artar.
Kalbin atışıları hızlandıkça, aklın hakimiyet ihtiyacıda artar.
Her hangi bir şeye aşırıca/aşkla bağlı olanın durumu yardımlıktır. Sağlıklı
söz davranış vs, orta halli'nindir.
Kişinin kendisine olan hakimiyeti, bağlı olunanla bağlantılıdır.
Psikolojik ve fiziki verileri, aşık olunanın halline uygun tarz alır.
Aşık olunan, aşık olan üzerinde yönlendirici etkiye sahiptir
Midenin ekmeğe bağlı olduğu gibi kalp'de, kendisini çalıştırmaya uyandıran unsurlara bağlı/odaklı olur.
Görsel, duysal, düşünsel ve temassal olan her şey, hayretten hayranlığa, hayranlıktan aşka kadar kalbe duyular vasıtasıyla derecesel olarak çalışma uyarıları gönderir.
Sevgi de, orta halli bir bağlılık derecesi olarak aynı metodla kişi hallerine etkilerle şekil verme özelliğindedir fakat, aşk ile arasında mantığa pay bırakma farkı vardır.
İnsan çevreyle bilinçsel, fiziksel ve duyusal olarak bağlantılıdır. Kopuk değildir, bütünselliğin bir barçasıdır.
Sevgisel doz, konulara ve olaylara yaklaşım ve ele alış esnalarında mantığı kenara itecek kadar bünye işgalcisi değildir.
Mantık, tabiatik bir matematiktir. Taşları uygunca yerleştirmede mahirdir. Aşkla birlikte hata ve yanlış ihtimali yüksek, sevgiyle birlikte ise daha düşüktür.
Düşünceden hareketlere kadar tüm eylemlerin karar mercii olan kalp ile beyin ortaklığı/birliği arasında görev taksimadı vardır.
Beyin ile kalp, birbirlerinin varlık anlamlarıdırlar. Birinin gitmesi, diğerinin varoluş anlamınıda götürmesi olur.
İkisininde çalışması hem kendileri hemde birbirleri içindir. Dişi ile erkek varlığı gibi.
Biri bilgiyle, diğeri heye'canla beslenir.
Vücut ihtiyaçlarını giderim esnası sadece fiziki gerekleri gidermekle kalmıyor, aynı anda hazsal duyuylada kalbi çalışmaya şarj eder.
Kalp, etkileşim hassaslığıyla çalışma enerjisini hemen herşeyden karşılayabilen en hassas sensördür.
Kalp sensörünün etkileşim alanlarına fizikyatla beraber düşünce, beklenti, oyun, yorum, sanat, hayal vs. Beyinsel verirler de dahildir.
Odaklanış noktası kalbin en çok duyusal can aldığı noktalardandır.
Heye, var demektir. Herşey can'nın varlık kaynağı olabilmektedir.
Heyecan kaynağı atla der.
Mantık, olası sonuçları hesap eder.
Mantıksız atlayışta sonuç,
Ya heder olur genelde yada keder.!
Her çeşit duyunun, her çeşit canlı türü gibi dengede bir görevi vardır.
Korkununda yüksek dozlusu şamandra gibi alım kapama görevi vardır.
Aşırılığın, maddi ve manevi alanda denge bozucu özelliği vardır. Örnek olarak: kâr isteğinden kâr hırsına/aşkına geçmek, çeşitli hile ve sahtekarlıklara yol açar.
Aşk kelimesinin genel olarak karşı cinsler arasındaki etkileşimle özdeş oluşu, en fazla o alanda yaşanılıp kullanılır olmasından dolayı olmuştur.
Kültürleşen düzensel ile inançsal kuralların uyarıcı noktaya yönelik koyduğu kısıtlı ulaşım, uyarıcı noktadan alınan duygunun verilerini iadeten tam olarak deşarj edemediği için içte kalan kısımlar özleme, biriken özlemide hasrete dönüştürür.
Birbirini sevenler, birbirini sevdiklerini ne kadar az dile getirseler, sevgileri o kadar çok daim olur. Belirtmek, sorumluluk yükleyici olduğu için, taşıma noktasında herhangi bir tökezleme yarpalama, beyanı edilmiş sevgi duygusuna darbe olarak yansır.
En ufak bir yanlış ve hata kırıcı olabilmektedir.
Var olan sevgiyi sözlü olarak belirtmemek, hem sevgiyi darbelere karşı korumak olur, hemde icraatsal boşalımın yerine geçmemiş olur.
Seviyorum söylemi direk sevilene "seni" şeklinde değil, üçüncü kişiye "onu" şeklinde kullanılması, son durağa ulaşımı uzatır.
Seni seviyorum demek, o sevginin gerektirdiği tüm kriterleri her iki tarafa yükler. Sözleşme ortaya çıkar. Bilgi, bünye, kapasite bunları yerine getiremeyince o hassas istif çabuk yıkılır.
Belgesel program yapımcısı gittiği köyde 40-50 yıllık evli çiftlere seviyorum kelimesini söyletiremiyordu.
Utanma ve gülüşmeler ortaya çıkıyordu.
Spiker kendince bir eksiği tamamlamak istiyordu fakat, ne o nede kelimeyi kullanmayanlar, o kadar süredeki birliktelik sebebinin olması gereken yerinde olduğunun farkında değillerdi.
Koşullar onlara, bağlantı duygusunu sözle bir anda harcamak yerine, bir ömürlük icraatlere yansıtmayı tercih ettirmişti.
Sevgi duygusu, kavgaların barış elçisi ve zahmetlere katlanış sebebi olarak içerdeki pozitif itki gücüdür. Dışa çıksa ne olur? İçerde olması gereken organların dışarıya çıkarken onlara ne oluyorsa o olur.
Duygu ve düşüncelerin de organlar gibi içsel ve dışsal olanları vardır. Sevgi, işlerin yürüteç enerjisi olarak içerde olursa, şahısla beraber işler de sevgili olur.
Kişi kişiden aldığı sevgiyi sözle iade değil, ona karşı yapılması gereken işlere kaynak enerji olarak kullanırsa, eksiklik pek kalmaz.
Kişi ona yapılanlarla sevildiğini zaten anlıyor.
Duygular, yaşanabilirlik vaadi verirler fakat, söz söylemiyle kalıcılık vaadini veremezler. Doğduklarında yaşanırlar. Söz ile kalıcı kılınamazlar. Bulut misali hassas oldukları için en küçük bir hava akımına/etkileşime göre şekilden şekile girerler.
Hasret birikiminin bünyeyi zapt etmesi, küçük buluşmalara büyük heyecanlar katar.
Bu durum, basınçla dolmuş bir tüpün küçük açılımdaki büyük atılımına benzer.
Buna sebep olan kısıtlılı buluşma hali, gerdek gecesine neredeyse kutsiyet derecesinde büyük bir değer yüklenmesine vesile olabilmektedir.
Kişilerin çevreyle olan yaşamsal bağları. İki karşı cinsin yaşamsal birlikteliğine ilanı alem gerektirmiştir. Düğün, ilanı alem olarak, birlikteliğin tanınıp onaylanmasıdır.
Bu ilan, aynı zamanda bir olmuş kişilerin çevreyle, çevreninde onlarla olan fiziki ve duyusal alışverişlerine dizayn getirme ilanıdır.
Hayvanlar çiftleşme işlerine kavga döğüşle yol bulurken insan, evlilik yoluna girmekle insan oluş farkını ortaya koymuştur.
Ulaşıma engeli koyan kurallardan dolayı aylarca yada yıllarca aşklaşmış birikimin sarhoş edici etkisinin bir gecede dinecek türde olmayışı, bal ayı ve cicim aylar gibi ilk ayların ayılıp kendilerine gelme ayları olarak isimlenmelerine sebep olmuştur.
Toplu yaşam, duygusal ile fiziksel ihtiyaçları dizayn etmeyi bir ehliyet olarak zorunlu kılmış ve bu ehliyeti toplumsal yaşamın temeli olarak atmıştır.
Ne kuralların aşırılığı, nede kuralsızlık toplu yaşama can sağlamaz. Vücudun sağlıklı beslenimi ölçülere tabidir.
Değişim durağan değildir, ya iyiye doğru, yada kötüye olur.
Hava, su, yemek vb. fizikiyatın değişmez sabitleri olduğu gibi duygular da manevi sabitlerdir. Duygular da ölçüsüz ve gdo lu gıdalar gibi sağlıksız vaziyetler edinme özelliği taşırlar.
Yaşam, sağlık için kendisini her açıdan dengede tutulmayı dayatır. Her yeni koşul yeni kriterler listesi dayatmaktadır. Aklın işi zordur.
Az yazıda anlama zorluğu, çok yazıda okuma zorluğu vardır. Aklın işi zordur.
Tek çare zorluğu sevmektir. Herkes eşini işini sevsin. Aklın eşi işi zordur.
Çekici durumların çokluğu, zaman ve tahammül kıtlığına sebeptir. Az zaman ve az tahammül için bir kitaplık yazıyı bir cümleye sığdırmak zordur. Aklın işi zordur.
Yazar etikliği, okursal empatiıliktir. Baz alınan kitlenin alakadarlığı itibarıyla sofra servis edilse de, küresel sosyal rota gastroluğunun yerel gazetede olması a dan z ye tüm iştahları bilmeyi gerektirir.
Yük, bakmakla değil, taşımakla yüktür.
KISA
Zor, daimi alakadarlıkla kolaylaşır.
Dünyayı sevip aile edinmeden omuz, onun ağırlığını taşımak üzere güçlenme yoluna girmez.
KISA
Su yetmezliğinde artan nüfusun da payı vardır. Çaresi tabiatik nüfus dengesidir. Onunda çaresi, dünyanın etik dengesidir. Onunda çaresi...!
KISA
Yurtta sulh cihanda sulh deyiminin, bir ömürlük yaşamsal tecrübeden kaynaklı olduğunu, günün koşullarıyla müşahede etme güncelliğini yaşıyoruz.
KISA
Uygulanması için söylenmiş sözler, imkansızlığın ve yetersizliğin duvarında süs olarak kalır.
KISA
Büyük sevgisel kucağa sahip olmak, varılmış noktanın çıkış yolu dayatımıdır.
Bunun için erdem, ufuk, bilgelik ve tahammül yönlerin gelişmesi gerekir.
KISA
Seçim, demokratik bir kriter olsada, tabiatikmen eksik kalabilmektedir.
Omuza göre yük, tabiatik bir olgudur.
Halk, ne vereceği yükün ağırlığını tartar, nede seçeceği omuzu ölçüp test eder.
Sistem eksik bir doğrudur.
KISA
Bahçeli evin çok türlü bostanı, tabiatik yasadır. Her yasa, bir ihtiyaca karşılıktır. Toprağın hüner ve imkanı, vücudun ihtiyaçlarına fazlasıyla karşılık vericidir.
KISA
Çocuk eğlenceyle, ebeveyn hava durumuyla alakadar olur.
Yarınları düşünmemek çocukluktur.
KISA
Bölgesel toprak aşkı gelenekseldir. Yeni nesilin umurunda değil.
Bilincin, haberler vb. yollarla her gün dünyayı turlaması, bünyeyi dünyalı kılmıştır.
KISA
Toplumsal denge düzen, sadece mahkeme kararlarında değil, her türlü yapıt ta gözetimli olmalıdır.
Gözetimsiz, "motorları sahilliklere süreceğiz çocuklar" şarkısı, "hadi gel köyümüze geri dönelim" şarkısını yaptırır.
KISA
Kişi tenhasında damla su'dur. Ailede kaşık sudur. Çarşıda kova sudur vs.
Damla, kaşıkta yada kovada damla olmadığı için damlalık hallerde bulunamaz.
Çarşıda çarşısal kişidir.
Tenhada kişisel çarşıdır.
KISA
Tabiat, sadece fizikiyat değildir. Ruhsal alemi de kapsayan bir yapıdır. Mekana göre kişisellik yada bütünsellik, tabiatiğin doğal devamıdır.
KISA
Anne, baba, evlat belirteçleri, tabiatik özelliklerin belirteçleridir.
KISA
Tenhasal hallerin hazzı, tenhalıktandır.
Perdenin gidişi hazzın da gidişi olur.
koku, şişede kalıcı açıkta uçucudur.
KISA
Mutluluk, koşul ve imkanların kendilerine göre belirlediği bir durumdur. Reklamlarla herkese tek noktayı mutluluk adresi olarak göstermek, etik ve tabiatik değil.
KISA
Toplumsal vücudun sağlığını gözeten her faaliyetin adı, 'gözetimli faaliyet'tir.
KISA
KISA
kısa kısa derken, kısaları uzatmakda bir uzunluk olur.
Dağda kısa varmı onada bakalım.
ÇAĞRI DAĞINDAN DÜNYA'YA SESLENİŞ 21
Ey insanlar...!
Yanlış bir şeyin tiryakisi olana "bu yanlıştır " demek işlevsiz kalsada, ilerde o söze tutunma ihtimali olur. Bu ihtimal, size söz söyleme motivem olsun.
Geçmiş koşullar sizi silaha aşık etmiştir.
Bu yanlışta sizi anlarım fakat, geleceği de bunun üzerine inşa etmenizi mazur göremem. Çünkü sizler, tekli yapıcılıktan çoklu yapıcılığa geçebilmek için öncekilerinizin sahip olamadığı imkanlara sahipsiniz.
Dünyanın çok türlü bahçeli bir ev olduğunu icraaten görün. Bu çağ, birbirinize karşı güvenlik örgütüne ihtiyaç duyulacak çağ değildir. Bu otanılacak bir durumdur.
Savaşlarınızın asıl zararı, geleceğe savaş tohumu ekmesidir. Cehennemizi kendiniz inşa etmektesiniz. Ben sizin, dünyayı cennete çevirmeniz için uğraşıyorum.
Belkide nice uğraşanlar yaşam aşkına yenik düşmüştür. Umarım onların sırasına girmem. Bu yüzden size "aşktan sevgiye inin ve yıkımı hak etmekten uzak durun" diyorum. Unutkan olmayın. Geçmiş tarihinizdeki depremlerden çıkaracağınız derslerle yürüyün.
Düşmanlık kavramını pekiştirip yeni nesillere aşılamayın.
Komşunun komşuya tehdit olduğu dünya, insani dünya değildir.
Karanlık çağın dürtülerine aydınlık çağ, otan der. Utanma duygusu, içinde saygın değerler taşımaktan gelir. Sizde bu değer vardır.
Kendi ve başkasının saygınlığına yakışmayanı yapmaktan kaçınmaya utanma denir. Yapılan bir yanlışın en has ve af'a değer telafisel hal'dir. Saygınlık kavramının zedelenmesini istememektir. Yanlışın telafisini aramaya çıkartıcı olarak insanı insan yapan değerlerin en mühimlerindendir. Bu değeri kaybetmeyin.
Nesilerinizi insan temeli üzerinde yetiştirin ki düzen için korkmaya ve korkutmaya ihtiyacınız olmasın.
Kendinizle savaşırsanız, birbirinizle savaşma sebepleriniz kalmaz.
Şu anda, kötü bir yerin ihtiyaç duydurduklarını yaşıyorsunuz.
Dünyayı iyileştirin ki bu ihtiyaçlardan kurtulabilesiniz. Buna bir yada birileri değil, içinde yaşayan herkesin aynı kararı vermesi gerekir. Bu öyle bir yük ki, kimse kimsenin payına düşen kısıma ne el atabilir nede onun yerine kaldıraç kullanabilir.
Böyle bir karar birlikteliğine varabilirseniz, yapım zorluğundan yıkım kolaycılığına kaçmaktan kurtulacaksınız.
Mevcut çağda otanma abidesine dönüşmüş olan silahsal güç birliğini feshedin, onun yerine küresel boyutlu sanatsal güç birliğini hep birlikte inşa edin.
Gerçek dost ve düşman, içsel isteklerinizde gizlidirler. Bunları ayrıştırma işinizde yapay zekayı zekanıza yardımcı kılın. Sizin için yükleneceği en değerli anlam budur.
Bir duygunun kısa yada uzun vadede ruhsal, kişisel ve toplumsal sonuçlarını anında hesab edip bildirecektir.
Bir olduğunuzda, asıl düşmanın kendi kişiselliğinizin içinde olduğunu ne olarak görebilecek ve eğitim müfredatlarınıza ne şekilde yön vereceğinizide net olarak göreceksiniz.
Siz haalen, en iyi kılıç sallayanın lider olduğu iklimdesiniz. Bu iklimin yol neticesi için yapay zekaya gerek yok. Birbirinize karşı tehditsel üstünlük kurma yarışındasınız. Bu vakit, bu gidişatın değişime uğrama vaktidir.
Terbiye, bir ham maddeyi ürün için kıvama getirme işlemi için de kullanılır.
Terbiyeli terbiyesiz insan demek, insani kıvama varmış varmamış demektir.
Sorunlarınızın temel kaynağı terbiye konusudur.
Sizler, savaşlarla terbiye olacak eksiklikte değilsiniz. Tek savaş rakibiniz akla, hakikate, tabiata, adalete, hakka zıt olan arzuların çekim gücüdür.
Dediklerime tümden katılırsanız, kendimde eğitim kursları açarım. Muhtarlıktan cumhurbaşkanlığına kadar, tüm yönetim adaylarınızı bu kurslara tabi tutar ve her adayın karnesini tarafsız mericii olarak kendi ülkesinin kamuoyuyla paylaşacağım.
Bana gelenler,Dünyayı sahiplenme nefesini soluyup gidecekler.
Ortak temel Anayasa budur. Küresel boyutlu karar için iyice ve çok yönlü düşünün.
Eğerki tavsiyelerimi tasvip edipte, önce falan işi halletmem lazım gibi beklentileri güderseniz, o işler uzadıkça uzar. Çünkü birinin biter diğerinin ki başlar.
Yeryüzü medeniyetler diyarı ise, aradaki diyalog şekli çatışmalı değil buluşmalı olmalıdır. Adı üstünde medeniyet.
Bu söylem duvar süsü olsun diye söylenmemiştir. Uygulanması için söylenmiştir.
Farkların buluşması demek, esersel parçaların buluşması demektir.
Ressam, bir resim çizimi için malzemelerin çeşitliliğine ihtiyaç duyar. Esersel verimlilik ruhundan mahrum olan, çeşitliliğin zenginlik olduğunu kolayca idrak edemez.
İnsanın kendisi farklı vitaminlerden ve iki farklı insandan ibarettir. Farklara böyle tabiatik hakikatler gözüyle bakmak, insanın hünersel bakışıdır.
Bencilliğin, geçmişteki bilgisel düzeyin cahilane boyutunu kullanarak kalıplaştırdığı açılarla farkları ele almak, günün tecrübesel birikimine aykırıdır.
Kuyunun çıkışını görmek, kuyuda oluşu fark ettirir.
Dünden bu güne anlayışsal açıdaki kuyu farkındalığı için söylenmiş bazı sözler:
Kimsenin kimseden üstünlüğü yoktur...
Birbirinizi tanımanız/yapısal vaziyetlerinizi öğrenip kabul etmeniz için farklısınız...
Fiziki savaştan sonra, içimizdekiyle olan asıl savaşa vardık...
Ne olursan ol yine gel...
Yurtta ve dünyada sulh...
Medeniyetler buluşması...
Gibi yeryüzünde yeryüzüne dair daha nice beyanatlar, anlayış bakımından kuyu farkındalığı için aynı noktayı işaret eden farklı zaman ve farklı versiyonlu beyanatlarıdırlar.
Yasa arayışçılığınız için bu ve benzeri sözlerin duvarlara süs, kürsülere söz olsun diye değil, aslen var olan yasaların kendisi olup uygulamaya çıkması için söylendiğini anlayabilirsiniz.
Kişideki etik değerlerin buluşup psikolojik ve fiziki vaziyetlere yansımasına medeniyet denir.
Cahiliyet çatışma, medeniyet buluşma demektir. Şimdiye kadar sınırdaşı ile çatışmamış olan var mı...?
Bu demek oluyor ki, birbirinden uzak olanlar, uzak oldukları için çatışmıyorlar.
Böyle bir iklimde imkanların uzaklara varması demek, çatışmanın uzaklara varması demek olur.
Siz çatışmak için dünyaya gelmiyorsunuz. Eğerki, savaşlı ile barışlı diye iki gezegen tercihinize sunulsa ve sizde barışlı olanı tercih ederseniz, bu durum dünyaya savaç için gelmediğinize dair belirteç demektir. Bebekler, rahim ağzının savaşa çıkan kapı olduğunu bilseler kaç tanesi çıkma tercihinde bulunur acaba...
Ülkeler arası savaş kararı alındığında, sadece yöneticilerin birbiriyle savaşması olsa, savaş kararı ne kadar çabuk yada geç çıkar acaba...
Mevcut modele göre çabuk çıkmazsa, demeki insan savaşan değil, savaştırılandır.
O savaştıranda insan değil, yeryüzünde insanın varlığını istemeyen başka bir varlık olabilir ancak... Spor müsabakaları, bu şaştırıcı/savaştırıcı ve ölümsüz varlığın/bozguncunun/canavarın önüne konulmuş sofrasıdır. Besin gıdasıdır.
İnsanla birleşik ve gıdası bozgunculuk olan bu varlık, insanın gıdası olan hak ve adalet katkılı sofranın adı spor müsabakası olmuştur. Kilodan kullanılan malzemeye kadar her şey denge ve düzene tabi olup ayrıca hakemlidir. Yönetim kapışması olacaksa bu benzer eksende olması insani boyutlu olur.
Burada beyan edilen tüm sözler, yeryüzündeki tüm herkesedir. Herkesin kulağına ulaşmazsa, olması gereken çapta geçerli olacağını zannetmiyorum.
Ben bir dağ olarak taşıdığım özelliklerle sizin tabiatik medeniyetlerinizin tabiatik buluşma noktasıyım.
Buluşma noktanızı buluşmak için kullanırsanız, içinizdeki barış çekirdeğini rahatça besleme imkanına kavuşmuş olursunuz.
Bir önceki bölümde bahsettiğim çember sistemide tabiatiktir.
İnanç ve görüş temsilcilerinin ortak bir noktada buluşmaları, doğal bir ihtiyacın insani sistemle bütünleşme halidir. O çemberi çizen ip, anlam olarak dünyayı çevrelemiştir. O küçük çember, dünya ağacını içinde taşıyan dünya çekirdeğidir.
Omuzlarım sorunsal yüklerinizi taşımaya yetecek güçtedir.
Bana gelecek olanlar, aslen dünyalı, adressen yaşadığı yerin yerlisi olurlar.
Nereli değil, nerede yaşadığı baz alınacak.
Getireceğim/birlikte getireceğiniz düzenlerle kimse malından mülkünden edişeli olmayacak.
Bahsi geçen kurslarla ilgili bir örnek olarak: bir ilçenin bir sonraki belediye görevine aday olmak isteyenler, kursa gelecekler.
Kursa girmeden önce iç dünyaları merceğe alınacak. Yetenek, ilgi, bilgi, merak, girişim nedeni, istek, ilçeyi tüm boyutlarıyla tanıma derecesi, kişisel arzuları yönetim kapasitesi, düzen-sistem-denge eksenli ruh hali, yaşama bağlılık durumu, bozukluktan daralım duyumu, refahlıktan ferahlık duyumu, bencillik-bizcillik dercesi gibi tespit edilmesi gereken yönleri ağız sözünden öte, kurulu uygulamalı aşamalardan geçirilerek tespit edilecekler.
Uygulama merkezi, basit bir hareketin görev başında hangi harekete denk geleceğini çok iyi hesap edebilen teknolojilerle donanımlı olacak.
Eksikleri tamamlanır yada eksikleri tamamlanmaz diye karnesel iki not türü alacaklar.
...Lanır olanlar, başkanlık kursuna girerler. ...Lanmaz olanlar, yine aynı belediye işinde denk geldiği bölümün kursuna yönlendirilecekler.
Misalen: aynı ilçenin on adayından yedisi başkanlığa uygun belgesi aldı. Seçim zamanında halk bunlardan birini tercih edecek.
Bütün kursların ortak noktası, dünyayı sevgiyle sahiplenme duygusunun temini olacak. Bu duyguyu her kapasite taşıyor olacak.
Koşullar duygu temincileridirler.
Sahipleniş duygusunu temin ettireci koşullar oluşturulacak.
Mantık baskılayış derecesindeki hırsla/aşkla değil, duygu ve mantığı dengeleyici sevgisel terazi asas alınacak.
Sevgi, yaşamı ne hiç tutmama, nede çok sıkı tutmanın ortasıdır. Kalbe uygun voltaj gönderme adaptörüdür.
Yanma derecesinde ateşe yaklaşmakla, ısınma derecesinde yaklaşmak arasında duygu ile mantık ortaklığının uyumluluk farkı vardır.
Eğerki günün birinde bu çizdiğim portreyi tümden tasvip edip hakıyla uygulamayı başarırsanız, daha sonralarda başımın üstün etrafında birlikte bir çember daha inşa edeceksiniz. Bu çember, her bölgenin sanatsal motiflerini içinde barındıran bir çember olacak. Duvarlarında sırasıyla tüm bölgelerin mimari eserleri yer alacak.
Üstünde geniş bir yürüme yolu olsun, bu yolda her daim tüm çeşit insanlardan mümkünse hayvanlardanda yürüyenler olsun. Tur yönü sağlı ve sollu olabilir. Oraya çıkıldığında herkes başına küçük bir çember taksın. Bu çember karşılıklı yanyana geçişlerde ve birbirini sollamalarda otomatikmen selam verişi simgelesin. Selamlaşma işin ruhu olduğu için maksat, her adımda bir selam verme zahmetini gidermektir. Selam işaretinin çember olmasıda aynı zamanda diğer tüm çemberlerin onaylanmışlığını beyan ediyor olacak. Birbirlerine saldırısı olabilecek hayvanların orda tekerlekli kafesler içinde taşınmaları uygun olur.
Yürüyenlerin kendi başlarına takacakları çemberin üzerinde de her renk ve şekillerde noktaların olması, diğer çemberlere onayın yanısıra dünyayı temsil olarak da uygun olur. Nokta tanelerinin şekilleri kar tanelerinin şekillerine benzeyebilir. Renklerde tabiattaki renklerden olması uygun olur. Bu şekilde dünya, o başlık çembere de sığdırılmıış olur.
"Hey dünya... Madem beni üzerinde taşıyorsun... Bende seni üzerimde taşıyorum..." anlamınıda içermiş olur.
Çekirdeksel kurtuluş gemi sembolü çemberinden, kurslar çemberine ve daha bir çok ihtiyaçsal çemberlerle donandığımda, başımdaki çember hepsinin tacı hükmündeki çember olacak.
Farklı görevsel tüm çemberlerin ortak noktaları, tüm farkları barındıyor olmaları olacak.
Dünyaya gelecek olan yeni nesiller, taclı halime baktıklarında, tabiat ile insani şuur birlikteliğinden dünya çaplı tüm farkların ortak bütünsel eserini görecekler, o görüşten dolayı insani psikolojik iklimini edinip nasıl adım atmaları gerektiğini otomatikmen nüfuz edecekler.
Geleceğe savaşlar garantileme uğraşlarınızla beraber böyle insanın insani tabiatıyla bağdaşık bir hayalide taşımayı ihmal etmeyin.
Ara sıra böyle bir hayali kurun. Bir gün lazım olabilir. Malum herşey bir hayal ile başlar.
Bir ömürlük tecrübe dünyada sulhun ancak söylem noktasına vardıysa, ondan sonraki tecrübesel ömürler de, sulhu gerçeğe büründürme noktasına vardırma yolunda olmalılar.
Doğru doğrudur yanlış yanlıştır. İnsan kendindekileri ayıklama hüneri edinerek insan olmaktadır.
Kimse tümden doğru yada tümden yanlış değildir. Bir ton doğrunun içinde bir gram yanlış varsa, karantina oraya gider.
Bir ton yanlışın içinde bir gıram doğru varsa, tutunma oraya gider.
Bu vaziyet, hem kişisel dünyanın, hemde küresel dünyanın ortak sosyal rotasının etik tabiatik Anayasasıdır.
Ben hepinizim. Çeşit olarak bana eksik gelmeniz beni mutlu etmez.
Mümkün mertebe her çeşit bitki ve hayvanı da bulundurursanız sevincim daim olur. Büyük dünyanızın küçük çekirdeği olurum.
Söz duracağa benzemiyor, Bahsi geçen uygulamalara dair eklenecekler olabilir. Bunuda ortak akıl, zaman ve gidişatalar belirleyecek.
Her ömürsel tecrübe, bir önceki tecrübelerin ayıklanmışlarıyla doğruya doğru olanı devr alarak devam edilecek.
Not: yazı, hayal ve temennilerle yazılmış sanatsal bir sunumdur. Hepsini okuyanlar, üzerinde her türlü ekleme ve düzeltme gibi değişiklik yapabilme hakkına sahiptirler.
Sayfa, tüm dünyaya dönük bir megafondur.
Herkesin hali aynı değil, bir fikirin her haldeki ortak noktası ne ise herkesin ortak noktası odur.
Ortak noktanın sevgisel bütünlük olması dileğiyle...
Not 2: "yürüme yolu üzerinde her türlü insanlardan daimi geçiş olsun" cümlesindeki tür kelimesi hayvanları hatırlattı. O yüzden "çeşit" olarak değiştirildi.
Hayvan fikri gelmişken onlarında bulunup bulunmaması sevgisel yaklaşımın/dozun onayından geçmiştir. Yani Nuhum gemisi söyleminden yola çıkılmamıştır. Onaydan geçtikten sonra o söylem hatırlanmıştır.
Genelde daha önce söylenmişlere bu şekillerde varmalar oluyor.
Not 3: doğru arayışı onu bulduğu Her yerde onaylar ve alır. Tüm görüş ve inançlar içindeki doğrular doğru arayışçılığının kancasına takılır.
Susuzluk suyun içilir olmasına bakar.
Burdan da üzüm bağcı meselesine vardık.
Makaledeki cümleler daha bir çok benzerlikler taşıyabilir. Hepsine tek tek değinmek, zaten uzamış yazıyı uzattıkça uzatır. Uzatmak isteyen kalemi alır uzatır.
Tekrar sevgiyle kalmak dileğiyle...