Sağlıklı, huzurlu ve mutlu bir toplum olabilmek için, öncelikle haklar konusu ince detaylarına kadar yerli yerine oturtulmalıdır. Aksi halde hastalıklı ortam oluşur.

İnsan, bebeklikten yaşlılığa kadar, her dönemin sağladığı konum ve özelliğe göre çeşitli haklara sahip olur. Haklar konusunda özellikle sürekli olarak kadın hakları öne çıkarıldığı için, buna binaen konuyu erkek hakkı olarak ele alalım, ki süreklice kadın hakları diye diye ortaya çıkan eksiği düzeltmiş olalım.

İlkel çağların sadece kadın durumu değil, kıralılktan kelle vurmalara kadar çokça bugün için zor olan uygulamarı vardı. O devirlerin kadın vaziyetinden eser kalmamış olmasına rağmen, teredütü devam etmektedir. Bugünki akıl ve bilgiyle o dönemin koşullarına girsek, belkide aynı şeyleri uygularız.

İç detaydan habersiz bir dış bakışın yanılma payı yüksek olur. Tarihi olayları belki yadırgayabiliriz fakat, o zamanın erkek ve kadın huylarını net olarak bilemeyiz. Bazen UZAKTAN BAKINCA BİR TOKAT ÇOK GÖRÜNÜR. YAKINDAN BAKINCA AZ GÖRÜNÜR. 

O yüzden uzak tarihe takılmadan sağlam bir yarın için bugünki koşullarda gerekli olanların neler olduğunu tespit etmemiz gerekir.

Zirveye çıktıktan sonra orada durulur. Devam edildiğinde çıkılacak yer olmadığı için, tepenin diğer tarafına iniş başlar. Kadın bugün elde ettiği hakların zirvesindedir. Bu haklara layık olup onları yaşamak yerine kadın, koşulların el veremeyeceği türde isteklerde bulunduğu zaman, bozgunluk ortaya çıkar.

Kadın hakları konusu'nun çokça dile getirilmesi, erkek haklarının ihmaline yol açacak kadar terazi'nin kadın tarafına ağırlık vermektedir. Halbuki denge ve eşitlik demek, terazinin düz durması demektir. yani, KADINI ERKEKLE EŞİTLEYELİM DERKEN, AYARI KAÇIRIP ERKEKTEN DAHA DA ÖNE ÇIKARDIĞIMIZ ZAMAN, DENGESİZLİĞİ DÜZELTMİŞ DEĞİL, SADECE YERİNİ DEĞİŞTİRMİŞ OLURUZ.

Güç egemenli dünyadan adalet egemenli bir dünya'ya geçiş yapamaz isek, bu güç egemenli dünya ortamı, kadın erkek ilişkisine kadar inip,

bize erkek egemen toplum olarak görünmeye devam edecektir.

Haklar, şöfürün daima öne baktığı gibi, daima insanlığın geleceğine bakılacak şekilde dizayn edilmelidir. Çünkü İNSAN, GEREĞİNDEN AZ YADA FAZLA HAKKA SAHİP OLDUĞUNDA DA DENGESİZLİĞE SEBEP OLABİLEN BİR VARLIKTIR. Aynen vücut için alınan ölçüsüz gıda'nın dengesizliğe sebep olduğu gibi.

Her şey erkeğin elindeymiş şeklinde bir yaklaşımla ihmal edilen  haklarından dolayı erkek, haksızlığa uğramış oluyor.

Yaşamın zorlu koşulları, erkeğin eseri olmadığı gibi, erkeğin omuzlarına yük olarak da binmiştir. Bu koşullar erkeği daima işlerin zorlu kısmına sürmüştür. YEMEK YAPIM İŞ'İ MUTFAKTA DEĞİL, TARLADA BAŞLAR. Yani erkeğinde el'i hamurun içidedir.

Teknolojik gelişim, hem tarla hemde mutfak için aynıdır. Denge, verilen emekler bazında kurulur. Denge demek illede şekil benzerliği demek değildir. Kadın'ın dizi başında erkeğin kahvede oturması dengeye bir örnek teşkil eder. Evin dış işleri ile iç işleri de dengeye tekabül eder.

Kadına ev işini taksim eden erkek değil bebektir. Bu şekilde insanlığın geleceğine dair tohum, kadının elinde olmuş oluyor.

Kadının insan yetiştirme iş'i, o'na saygı ve hürmeti sağlayan doğal işi'dir. Annelik sıfatı, kadını değerli kılan en önemli sıfatıdır.

Yapabilirlik başka işler arasında, kadın'ın kadınlık saygınlığı muhafaza olacak şekilde seçilmelidir. Doğal doğruluk, çocuğu kendine yetebilecek hale gelen kadının dış işlere el atmasıdır.

Evdeki iş, insan için fabrikadaki iş ile aynı öneme sahiptir. Fabrikayı kurduran evsel ihtiyaçlardır. Daha detaylı bakarsak, ev'inde bir fabrika olduğunu görebiliriz. İnsan ve insani duygu vaziyeti üreten fabrika.

Diğer fabrikaların onun hizmetinde olduğu fabrika...

Savaşın tetiğe, işlerin düğmeye basmak kadar kolaylaşması, kadını erkek ile boy ölçüştürmez. Fıtrat, tabiat, özellik ve konum farkını ortadan kaldırmaz ve onu erkekle her konuda aynı duruma getirmez.

Erkeğin yaptığı iş kadın'nın da yapabileceği hale gelmişse, bunu yine kadın olarak yapar. Erkek olarak değil.

Kadın hakları konusu, o kadar gereğinden fazla tek taraflı olarak ele alınıyorki, neredeyse "bebeği emzirmek kadın'ın görevidir" diyecek hale gelmişiz.

Çocukluktan yaşlılığa kadar, insanın hangi yaşta, hangi konumda ve hangi koşulda haklarının neler olacağına dair okullarda ders bölümleri olmalıdır.

Her işte olduğu gibi haklar konusunda da denge konusu önemlidir ve dikkate alınmalıdır.

DOĞUBAYAZIT'IN ERKEK KADIN VAZİYETİ

Bir adam, halı yıkamacıya diyorki: "kadınlara iş bırakmadınız."! O'da diyorki: yakında bulaşıklarıda yıkayacağız.

Tandır ekmeği iş'ine de el atan erkek, halı yıkamacının sözünü başka şekilde gerçekleştirmiş oluyor.

Son dönemlere baktığımızda kadın, erkekten ihtiyaçlarını değil, tecihlerini temin etme konumuna kadar yükseltilmiştir. Tercihi istekler zoraki değil ancak ricai olabilir.

Kadın'ın kendisine düşen görev payını, tercihleri için tehdit olarak yansıtması, erkeğe haksız bir yaptırımdır.

Kişisel tercihi istekler, çoğunlukla toplumsal refahiyet gözetimini içermez.

Ortak alanları paylaşmak, ortak kurallarla mümkündür. Kişisel tercih dayatmak, hem ortaklığı yok sayıp hemde ortak yaşamdan istifade etmekle haksız bir dayatım olmaktadır. Böyle durumlar genelde evliliğin başlangıcında yaşanan imkan zorlayıcı dayatımlardır.

Genel ortalama olarak doğubayazıt'tın kadın erkek ilişkisine baktığımızda, insanlığın geleceğine dair şimdilik fazla bir tedirginlik içermiyor.

Bu konu'nun detayları çoktur fakat, eğerki

bizler kadın ve erkek olarak sadece kendini düşünecek kadar nefsani ve bencil değilde, bu dünya'dan diğer dünya'ya kadar geniş çaplı bir sorumluluk bilincine sahip olursak, hangi durumda hangi konumda olmamız ve ne yapmamız gerektiğini çok iyi çözeriz. Yeterki, iyi bir dünya ve iyi bir ahiret isteğine sahip olup, bu isteğimizi yaşamımızdaki yapacaklarımızla gösterelim...

İnsansı bir aile duygusuyla yaşamak erkeğin öncelikli haklarındandır.

İyi bir ortam ve iyi yarınlar sağlayacak biçimde erkek haklarının neler olması gerektiğine dair kadınlarında fikir üretmesi gerekir. Yaşlı ve çocuk dahil her yaş gurubundan fikir alımı yapmak, doğrunun ortaya çıkmasını kolaylaştırır.